Türkçede özel adlara gelen iyelik, hâl ve bildirme eklerinin kesme işaretiyle ayrılması, 1928de Latin harflerinin kabülünden beri var olan bir yazım kuralıdır. Bu kuralın dilin doğasına ve sezgilik işleyişine ne derece uygun olduğuna şüpheliyim. Büyük harf kullanımının zaten bu işlevi karşılayıp karşılamadığını, kesmenin kaldırılmasının yazım, anlam ve iletişim açısından ne gibi etkiler yaratacağına, başta Türk dilleri olmak üzere çeşitli örneklerle karşılaştırarak bakabiliriz. Sonuç olarak kesme işaretini hiç kullanmamanızı öneriyorum.
Türkçede özel adlara gelen çekim ekleri, yazım kılavuzlarına göre kesme işaretiyle ayrılır:
Atatürk’ü,
Yunus Emre’nin,
Kazım Karabekir’e gibi.

Dil Encümeninin 1928deki Alfabe Raporunda yukarıdaki örnekte görüldüğü üzere çekim eklerinin de tireyle ayrılması tasarlanmıştı. Çekim eklerinin tireyle ayrılması fikri alfabenin son hâline giremedi. Bu açıdan bakarsak kesme işaretini de tire gibi bir nevi acemi ve sindirilmemiş bir fikir olarak görebiliriz. İlk bakışta kesme işaretinin işlevi özel adla ekin sınırını görsel olarak belirtmek ve olası anlam karışıklıklarını önlemektir. Ancak bu ayrım, çoğu zaman büyük harf ve bağlam yardımıyla zaten sağlanmaktadır. Öyleyse şunu sormalıyız: Kesme işareti, büyük harf varken gerçekten gerekli mi?
TDKya göre: “Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır.”
Atatürk’ün,
Ziya Gökalp’ten,
Türkiye Cumhuriyeti’ne.
Fakat hemen ardından gelen uyarılar bu kuralın ne kadar yama tutmaya mecbur olduğunu gösteriyor.
Kurum ve kuruluş adlarına gelen eklerde kesme yok (Türk Dil Kurumundan),
yapım ve çokluk eklerinden sonra gelen çekim eklerinde kesme yok (Türkçenin, Atatürkçülüğün),
3. teklik dışındaki iyelik eklerinde kesme yok (Köprümüzün),
görev adlarına gelen eklerde kesme yok (Rektörlüğe),
yazımda kesme var ama söyleyişte yumuşama var (Tokat’ı yazılır, Tokadı okunur).
Yani başta kesinmiş gibi sunulan kural, hemen ardından altı ayrı yoldan deliniyor. Bu da yazımda öğrenilmesi güç bir kargaşa çıkarıyor.
Özel adlar zaten büyük harfle başlıyor, kesme işareti büyük harf yanında fazladan bir ayrım sağlamıyor. Yani şu örneklerde olduğu gibi:
Atatürkü seviyorum.
Yunus Emreden söz edildi.
Ziya Gökalpin görüşleri önemli.
Bu cümleleri işittiğimizde özel bir addan bahsedildiğini zaten anlıyoruz ama yazıda bunu göstermek için büyük harfler tek başına yeterlidir. Kesme işareti bu belirtişi güçlendirmiyor, yalnızca bir görüntü alışkanlığından olmasını bekliyoruz.
Örnek vermeye devam edersek şu örneklerde kesme işaretinin yokluğu size herhangi bir zorluk çıkarıyor mu:
Türkiyenin dostları. “Türkiye’nin” yazılması neyi değiştiriyor?
Fatihi özledim. Kişi adı mı, semt adı mı, padişah mı? Kesme işareti bunu belirlemiyor. Bağlamını anlamamız gerekiyor.
Yunus Emreden ilham alanlar. Kimsenin kafası karışmaz.
Dil zaten bu tür anlamları bağlamla ayırır. Yazımız da bu bağlamı göstermeye hizmet ediyorsa ne âlâ, ancak kesme işaretinin bağlamı belirtmekte işlevli olduğunu savunmak pek çetin görünüyor.
Kesme işareti İngilizcede iyelik (John’s book) ve ses düşmesini göstermek için kullanılır. İngilizcede don’t < do not, Fransızcada l’homme < le ~ la homme, İtalyancada l’amico < la amico gibi örnekler de ses düşmesini gösterir. Almancada yalnızca Marx’ Buch gibi aynı sesin art arda geldiği iyelik hâlinde istisnai olarak kullanılır.
Azerbaycan Türkçesinde özel adlara gelen eklerde kesme işareti kullanılmaz.
Bakıya getmişdim,
Nəsiminin şeirləri,
Səməd Vurğunun müharibədən sonrakı dövr yaradıcılığı da çox məhsuldar olmuşdur.
Türkmencenin Latin alfabesinde de benzer biçimde özel adlara gelen eklerde kesme işareti yoktur.
Magtymguly Pyragynyň doglan gününiň 300 ýyllygyna bagyşlanyp döredildi.
Aşgabatda geçiriljek immigrasiýa wiza söhbetdeşligi üçin zerur resminamalar.
Türkmence Kiril alfabesinde de özel adları ayırmak için bir işaret kullanmıyordu.
Магтымгулының дүшүндиришли сөзлүги
Bu dillerde kesme olmadan anlam karışıklığı yaşanmaz. Büyük harf ve bağlam bu ayrımı yeterince sağlar.
TDKnın Yazıl Kılavuzuna göre kesme işaretinin 4üncü kullanım yeri sayılara gelen eklerdir. Bundan geçenlerde şöyle bahsetmiştim:
Halbuki bu durumda [sayılara gelen ekleri yazmakta] kullanmaya gerek bence yok. İngilizce 19th, Fıransızca 19ème, Azerice 19cu diyor yazıyor. Biz de sayı ve nokta yazmak dışında doğrudan “19uncu” yazabiliriz.
Kesme işareti 7 kural ve 6 uyarısıyla birlikte yazımı güçleştirmektedir ve yalnız makul bir ayrıma dayanan bir kural değildir, kesme işaretini kullanırken elinizde kılavuz kurum adı mı, görev adı mı, unvan mı diye bir kontrol listesine ihtiyaç duymanız kaçınılmaz.
Kesme işareti büyük harfin sağladığı ayrımdan daha fazlasını sağlamamaktadır. Azerbaycan Türkçesi ve Türkmencede kesme işareti olmadan gayet açık ve kolay bir yazış benimsenmiştir. Türkiye Türkçesinde de kesme işaretini kullanmadan yazmayı sınayabilirsiniz. Büyük harf ve bağlamın yeterli olmadığı bir örnek çıkacak mı, merak ediyorum.
Bence, imlanın gayesi, konuşulan dili bütün ayırt edici nitelikleri ile yazıda sergileyebilmektir. Belirli bir anlam durarak veriliyorsa belirtilmeli, durmayarak veriliyorsa -belirtmemek belirtmekten maliyetli değilse- belirtilmemeli. Fatih Sultan Mehmete sözünü, konuşurken adamın adının Mehmet olduğunu bildiğimden Mehmet'e şeklinde duraklayarak söylüyorum, oysa adı "Fatih Sultan Mehmede" olan birisi de olabilirdi. Bu, yazında da verdiğin gibi bilindik örnekler üzerinden sıkıntı çıkarmaz gözükebilir ama Madagaskara yazdığını gören birisi, kelimenin ne olduğuna nasıl emin olabilir? Konuşurken duraklamayla belirtebildiğim bu ayrımı, imlada belirtebilme gücümü benden almaya çalışıyorsun, kabul edilemez(!) Hepsini kaldırmak sorun çıkartıyorsa kaldırmamak, isteyenin elinden ayrımı belirtebilme imkanını almamak gerektiğini düşünüyorum. Çoğu durumdaki lüzumsuzluklar, lüzumu geldiğinde çuvallamamak içindir. Maliyetli değil demiyorum, ama maliyeti boşuna değil, dilin kendisi maliyetli! Ha tabii, Tdk adlı kurumun keyfi düzenlemeleri düzeltilebilir, onu ayrıca konuşuruz.
o zaman diğer soru: büyük harf ne kadar gerekli? :)